Faili meçhul alışveriş merkezi *

Demirören AVM

İstiklal Caddesi’deki Demirören alışveriş merkezi Perşembe günü apar topar açıldı. Aslında açıldı demek yanlış olur. Son iki katı hala inşaat halinde olan binanın içi de neredeyse bir şantiye. Asansör montajları bitmemiş, yürüyen merdivenlerin ayarları yapılmakta, pek çok mağaza ise boş; açık olanlar da inşaat tozlarını temizlemekle uğraşıyorlar. Firavun mezarlarını aratan bir koridordan ulaşabildiğiniz tuvaletler bile bitmemiş.Aceleden tabelası bile eğri asılan binanın bu acemi açılış hikayesini işletme uzmanları daha iyi analiz ederler herhalde. Ancak kanaatimce ileride işletme açısından da büyük sıkıntılar çıkabilir çünkü iç mekanlar ve özellikle food court hiç de cazip görünmüyor.

Hatırlarsanız binanın mimarisi Türkiye’nin en rafine mimarlarından biri olan Han Tümertekin’e teslim edilmişti. Ama inşaat sürecinde mimarın kontrolü dışına çıkılarak tasarıma müdaheleler başlamış, inşaat sırasında yandaki parseller de satın alınarak projeye eklenmişti. Bunun üstüne Tümertekin’in önerdiği cepheye koruma kurulu üyeleri de müdahele edip “tarihi dokuya daha uygun(!)” bir cephe isteyince anlaşılan ipler koptu ve Tümertekin müelliflikten çekildi. Şimdi bu komik köşe balkonları, mini kubbeli cumbaları, eski binadan miras işe yaramaz ince balkonu ve “modern bir şeyler de olsun” diye ortaya yerleştirilmiş anlamsız cam cephesi ile açılan bu binanın müellifi belirsiz. Tarihi dokuya uyumlu olmalı diye direten kurul üyeleri mutlu mudur bilemem ama sayelerinde baktıkça mimarisi ile alay edilecek bir bina daha İstanbul’a eklenmiş oldu. Açıkçası bu yapı, muhafazakarlığın yükselişte olduğu, Yeni Osmanlı düzenine özenen bir siyaset ortamında tarih soslu herşeyin cazip geldiği bir dönemde toplumsal değişimin mimariye yansımış anıtı olarak da görülebilir.

Aslında şimdi bir kez daha bu traji komik sonucu doğuran mekanizmaları sorgulamak için bir fırsat doğdu. Çünkü kurullar, komisyonlar, birbiri ile çelişen yasalar arasındaki çatlaklardan çok da becerikli bir şekilde ilerleyen yatırımcı, sonunda yasal(!) bir yapı inşa edebilmiş görünüyor. Esasen yatırımcı denen kişi veya kurumların genetik olarak doyurulamaz metrekare oburları olduğunu kabullenmek gerek. Yüksek yapıları traşlamak veya cephelerin daha “tarihi” görünmesi ile uğraşan belediyelerin ve kurulların esas görevi, yatırımcıların metrekare iştahlarını giderirken kente ve sokak kotundaki kentliye verdikleri kamusal mekanın kalitesini yönetmektir aslında.

Mimari açıdan bir alay objesine Demirören alışveriş merkezinin esas sorumlusu ise topu birbirine atan çağdaş mimarlıktan habersiz koruma ve yenileme kurulları, belediyeler, uyuyan mimarlar odası, aciz kültür bakanlığı, bildikleri rüzgara göre değişen bilirkişiler ve raporları ile noterlik görevinden fazlasını yapmayan üniversitelerdir. Ne zaman ki bu kurullar, komisyonlar ve kurumlardaki bireyler ortaya çıkar, o zaman birşeyler değişir belki. Yoksa kurum paravanı arkasından ahkam kesen korkak uzmanlar karar mercilerinde oldukça kentlerde bu saçmalıklardan daha çok görürüz.

* Radikal, 20.4.2011