Mimarlık ve Kent

Mimarlar Kendilerini İşçi Olarak Görmeye ve Sendikal Örgütlenmeye Başlıyor *

Mimarlar uzun zamandır ayrıcalıklı yaratıcı profesyoneller olarak görülse de, kendilerini giderek daha vasıfsız ve sömürücü çalışma ortamlarında buluyorlar. Sendikalaşmaya başlamaları şaşırtıcı değil. ABD genelinde sendikalara olan ilginin arttığı ve özellikle “kültür işçileri” arasında militanlığın yükseldiği bir dönemde, yeni bir sektör daha emek hareketine katılıyor: mimarlık. Geçtiğimiz sonbaharda Bernheimer Mimarlık‘taki meslektaşlarımla birlikte bir mimarlık ofisinde ilk sendikayı kurduk. BA Sendikası, Uluslararası Makinistler ve Havacılık İşçileri Birliği’nin (IAMAW) desteğiyle şu anda sektördeki ilk toplu sözleşmeyi müzakere ediyor. Örgütlenen ilk firma olarak, en azından şimdilik, tek başımızayız. Mimarlık çalışanlarının sendikalaşmaya başlamasının bu kadar uzun sürmesinin nedeni, geleneksel olarak işçi olarak tanımlanmayı reddetmemiz ve bunun … Read more

Ufuk Çizgisi

“Göz sağlığı bir ufuk çizgisi talep eder. Yeterince uzağı görebildiğimiz sürece asla yorulmayız.” Ralph Waldo Emerson Evimiz yaklaşık 45m2, bir oda bir salon. Londra’daki binlercesi gibi genişliği 5 metrelik, iki üç katlı evlerden biri. Viktorya döneminde üç katı ve arkasındaki bahçesi ile asgari bir yaşam standardına göre planlamış.  Ama şimdi pek çok benzeri gibi bizimkisi de her katı ayrı bir haneye bölünmüş. Balkon olmadığı gibi arka bahçeye de erişimimiz yok. Korona salgını yüzünden yaklaşık iki aydır neredeyse evden çıkmıyoruz. Neredeyse dedim çünkü bacaklarımızı açmak, taze hava almak için arada bir ‘dışarı’ çıkmak zorundayız. Haftada bir iki kez olan bu cesur … Read more

Şehirde Yatmak

Evrimin en önemli aşamalarından biri olan iki ayaküstünde yürümenin yanı sıra insanın en temel iki hareketi oturmak ve yatmak. Hayatımızın büyük bir kısmını yatarak ve oturarak, az bir kısmını da ayakta durarak ya da yürüyerek geçirmekteyiz. İnsan yavrusu doğumundan uzunca bir süre ve epey yattıktan sonra oturmaya geçebiliyor. Yürümeye başlaması başlı başına bir eşik. Belki de yürümeye verilen bu ihtimam yüzünden yatma eylemi epey sıradanlaşmış, üzerinde pek düşünülmeyen, sadece uykuyla ilişkilendirilmiş bir pozisyon. Bu yüzden gündelik hayatta yatak odaları dışında yatan insanlar görmek garip karşılanır. Oysa insanın en masum hali yatıp uyuduğu anlar olmalı. Gözler kapandığında maskeler düşer, kalkanlar iner. … Read more

Katil Parklar *

Başta Rotterdam olmak üzere şehirlerinin çoğunun bombalanıp yağmalandığı Hollanda’da, ekonomik sıkıntılar ve yokluklar halen devam etse de İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde yeniden inşa ve iyileştirme projeleri hızla hayata geçirilmeye başlamıştı. Bu projelerden biri savaş sonrası doğan neslin ve belki de tüm ulusun geleceğini etkileyecek mütevazi ama oldukça tesirli olan çocuk oyun alanları projesi idi. Konut kıtlığı ve yetersiz altyapının yanı sıra savaş sonrası gelen psikolojik ferahlama ile hızla artan çocuk nüfusu için Hollanda şehirlerinde ne evlerde ne de dışarıda oynayacak hiç yer yoktu. Amsterdam Belediyesi’nde çalışan 28 yaşındaki mimar Aldo Van Eyck’a 1947 yılında bu sorunu çözme görevi verilir. … Read more

Ahmet İsvan’ın* kaleminden Fenerbahçe’nin işgali

Kira gelirlerimizi artırma çalışmalarımız sırasında, batakçı kiracılarımızdan birisinin de Beden Terbiyesi olduğunu öğ­rendim. Kiraladıkları yer Fenerbahçe yarımadasındaydı. Bir­kaç kez, yıllardır biriken ve zaten çok cüzi olan borçlarını ödemeleri yolunda kendilerini yazıyla uyardık. Beden Terbi­yesi Bölge Müdürü şahsen bana gelerek bu yeri, spora hiz­met amacıyla, aynı bedelle spor kulüplerine kiraya verdikle­rini fakat kulüplerden para alamadıklarını anlatarak yakın­mış, anlayış göstermemizi istemişti. Kendisine, bizim kimse­ye anlayış gösterecek durumda olmadığımızı ve en kısa za­manda borcunu kapatması gerektiği cevabını vermiştik. Bir gün, müdür geldi, borçlarını ödediklerini ve kira muka­velesini feshettiklerini bildirdi. Yani, devren kiraya vermiş ol­dukları spor kulüplerini bizim başımıza bırakıyor, aradan çe­kiliyordu. Bizimle olan … Read more

Geleneksel Türk Trafoları

1930’ların Almanyası’nda idealize edilmiş Neo-klasik yapılar, politik bir araç olarak kullanılıyordu. Hiç bir zaman Roma İmparatorluğu veya Antik Yunan Medeniyeti ile organik bir ilişkisi olmamasına rağmen, bu iki medeniyetin kalıntılarından esinlenen devasa anıtsal yapılar ve aksiyal düzendeki şehir planları Almanya’nın destansı bir geçmiş yaratma ve bunu taşa dönüştürme çabaları idi. O dönemin Almanyası mimarlık ve kültür üretimi açısından tam bir çelişkiler yumağı idi. Bir yanda hiç varolmamış bir efsanenin eserlerini ve o medeniyeti baştan yaratma çabası varken, bir yanda da romantik ulusalcılık söylemine dayalı folkrolik (völkisch) bir halkçılık akımı destekleniyordu. Anti-Semitizm ile birleştirilen tüm bu söylemler, zaten dünyayı kasıp kavuran … Read more